
ŞİRK NEDİR
MÜŞRİK KİMDİR
?
YAZAN
HÜSEYİN CİNİSLİ
<< Ey iman edenler ! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman,
Allah’a ve Rasul’e icabet edin..>>
8/Enfal suresi-24
sunuş
hamd, gökleri ve yeri yaratan , karanlıkları ve nuru var eden Allah’a aittir. Bununla birlikte kafirler başkalarını Allah’a denk tutuyorlar. [ 6/ En’am, 1 ] Allah’ın elçisi, peygamberlerin sonuncusu, ibadet ehlinin önderi, Abdullah oğlu Muhammed’e tertemiz ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.
Bu kitapçığın ismi, ‘’ Şirk Nedir ? Müşrik Kimdir ?’’ yerine, şu isimlerden biri de olabilirdi :
‘’La ilahe illallah’ ın hakikati’’, ‘’Peygamberler Neden Gönderildi ?’’,‘’Onlara Neden Müşrik İsmi Verildi ?’’
‘’Peygamberimiz ile Kavmi Arasındaki Çekişmenin Sebebi’’, ‘’Rasulallah Onlarla Neden Savaştı ?’’,
İslam Nedir ?’’ Bu sıraladığımız şeylerin cevapları birbiriyle öyle iç içedir ki, birine verdiğiniz cevap diğerlerinin de cevabını içerir. Hepsine ayrı ayrı cevap vermeye kalkışırsanız, verilen cevaplar pek çok nokta itibariyle birbirinin aynı gibi olacaktır. Bu küçük kitapçığın, yukarıda sıraladığımız ve hayati önem taşıyan meselelerin tümüne, nisbi bazı cevaplar içerdiğini rahatlıkla söyleye biliriz. Hatta bu kitapçıkta ;
‘’La ilahe illallah’’ ın batıl tefsirlerine, hususen ‘’La ilahe illallah’’ ı ‘’Allah’tan başka yaratan, kainatı sevk ve idare eden bir Rabb yoktur’’ sözleri ile tefsir eden - Allah şerlerinden korusun – kelamcılara ve
‘’La ilahe illallah’’ ı Hakimiyyet Allah’ındır. O’ndan başka hüküm koyucu yoktur’’ sözleri ile tefsir eden
- Allah şerlerinden korusun – dinin ideolojik yorumcularına, zımni olarak reddiye vardır . El-hamdu lillah
Bu kitapçığı, Ehl-i sünnet’in gözbebeği, Muhlis, Müceddid ve İmam Şeyhulislam Muhammed b. Abdilvahhab et-Temimi en-Necdi rahimehullah’ın ‘’el-Kavaidu’l- Erbaa’’ isimli küçük risalesini esas alarak hazırladım.
Rabbim azze ve celle’den niyyetimi bütün şirk şaibelerinden yana temiz kılmasını, amelimi kabul buyurmasını, sırf O’nun hoşnutluğu için yapılmış işlerin arasına katmasını, benimle ateş arasında bir engel yapmasını diliyorum.. Şüphesiz O her sesi işiten, her niyyeti bilen, her şeyi yapmaya güç yetirendir. Efendimiz Muhammed’e eşleri olan annelerimize, zürriyetine, ashabına ve kıyamete dek onun yolundan gidenlere salat ve selam olsun..
Hüseyin Cinisli / 6 Şaban 1428 / istanbul
ŞİRK NEDİR ? MÜŞRİK KİMDİR ?
DÖRT KAİDE ( *)
Hamd, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibi olan Allah’a aittir. Ahirette de hamd O’nundur.
O Hakim ve Habirdir. [ 34/Sebe, 1 ] Salat ve selam peygamberlerin önderi, yaratılmışların en faziletlisi, Abdullah oğlu Muhammed’in tertemiz ailesinin ve ashabının üzerine olsun..
Şirk: Affedilmeyecek Suç !!
Ey kardeşim ! Rabbimiz Allah’ın ayetleri ile seni uyarmak ve öğüt vermek için bu satırları kaleme alıyorum. Ey ahiretini düşünen, ateşe girmekten korkan, cenneti isteyen kul ! Yüce yaratıcımızın şu buyruklarına kulak ver ve üzerinde iyice düşün !!
‘’Andolsun ki sana da (ey Rasulüm) senden önceki (Peygamber) lere de şöyle vahyedildi:
<<Eğer şirk koşarsan, yemin olsun ki amelin büsbütün boşa gider ve kesinlikle hüsrana düşenlerden olursun.>>’’ [39/Zümer Suresi: 65 ]
Ey kardeşim ! Yüce Rabbimiz bütün peygamberlere ve peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e nasıl hitap ettiğini düşün ! Onlar için yapılan bu uyarılara biz onlardan daha muhtaç değil miyiz ?
Ne acı bir gerçek ki, ilim adamı kılığındaki bazı yol kesiciler, uyarıyı umursamaz olmuşlardır.
Ne nefislerine ne de başka insanlara böyle bir uyarıda bulunmazlar. Hatta onlara göre şirk, ümmetin öncelikli meselesi değildir. Fe-subhanallah !
‘’Andolsun ki eğer (o rasuller) şirk koşmuş olsalardı, bütün amelleri, boşa giderdi.’’
[6/En’am Suresi: 88 ]
Allah bu surede , birbiri ardınca rasul ve nebileri zikretmiş, onlar hakkında pek çok övgülerde bulunmuştur. Zikredilen nebi ve rasuller şunlardır: İbrahim, İshak, Ya’kup, Nuh, Davud, Suleyman, Eyyüp, Yusuf, Musa, Harun, Zekeriyya, Yahya, İsa, İlyas, İsma’il, Elyesa, Yunus, Lut. – aleyhimu’s-salatu ve’s-selam-
Rabbimiz rasul ve nebiler hakkındaki yüce buyruklarını şöyle tamamlamıştır. ‘’Eğer şirk koşsalardı bütün amelleri boşa giderdi.’’ Allah’a yemin olsun ki bunda, düşünenler için büyük bir ibret vardır.
‘’Hani Lukman da oğluna şöyle demişti – ona nasihat ediyordu - : << Yavrucuğum ! Allah’a şirk koşma, çünkü şirk çok büyük bir zulümdür.>>’’ [ 31/Lukman: 13 ]
‘’( Ey Rasulüm ) De ki : Gelin, size rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım : O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.’’ [ 6/En’am Suresi: 151 ]
‘’Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını asla affetmez. Ondan başka günahları ise, dilediğine mağfiret eder. Kim Allah’a şirk koşarsa, şüphe yok ki çok büyük bir günah ile iftira etmiştir !’’
[ 4/Nisa: 48 ]
‘’Her kim Allah’a şirk koşarsa, tıpkı gökten ( yere doğru ) düşüyor da ( havada iken yırtıcı ) kuşlar onu kapıyormuş veya rüzgar onu ücra bir köşeye atmış gibi olur.’’ [ 22/Hacc Suresi: 31 ]
‘’Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını asla affetmez. Ondan başka günahları ise dilediğine mağfiret eder. Her kim Allah’a şirk koşarsa, oldukça uzak bir sapık ile sapmış olur.’’
[ 4/Nisa Suresi: 116 ]
‘’Meryem oğlu İsa dedi ki : Ey İsrail oğulları ! Rabbim ve rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Muhakkak ki her kim Allah’a şirk koşarsa, Allah ona cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer cehennemdir ve zalimlerin hiçbir yardımcıları yoktur.’’ [ 5/Maide Suresi: 72 ]
‘’Ey iman edenler ! Şirk koşanlar, bir pislikten ibarettirler.’’ [9/Tevbe Suresi: 28 ]
Ey kardeşim ! Eğer yukarıdaki ayetleri iyice okuyup kavradıysan; sen de kesin bir şekilde anlamışsındır ki: Allah’ın haram kıldığı şeylerin en büyüğü şirktir, şirk koşanlar asla affedilmeyecek, ebedi cehennemlik olacaklardır. Şirk koşanların namazı, zekatı, orucu, haccı ve diğer bütün ibadetleri ve iyilikleri boşa gidecek ve hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Şimdi, hiç düşünülebilir mi ki, Yüce Allah şirki haram kılsın, en büyük günah olduğunu haber versin
ve cezasını ebedi cehennem olarak belirlesin, sonrada şirkin ne olduğunu ve müşriklerin kimler olduğunu açıklamasın ! ?? Evet, Allah şirkin ne olduğunu ve müşriklerin kimler olduğunu Kur’an da, apaçık bir surette haber vermiştir. Şimdi şirkin ne olduğunu ve müşrikin kim olduğunu öğrenmek için, Kur’an’da zikredilen şu dört kaideyi üzerinde iyice düşünerek – ve gerekirse tekrar tekrar – oku. Ve bil ki bunu öğrenmek senin için, dinin diğer bütün şu’belerini öğrenmekten daha öncelikli ve önemlidir.
Birinci Kaide
Bil ki, Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’i Mekke’den çıkaran, onunla savaşan ve Rasulallah’ın da kendisiyle savaştığı Mekkeli müşrikler; Allah’ın varlığını, her şeyin yaratıcısı olduğunu, kainatın işlerinin, O’nun tarafından çekip çevrildiğini biliyor ve böylece i’tikad ediyorlardı. Evet onlar <<Allah bizim ve herşeyin yaratıcısıdır, rızıkları veren Allah’tır, bütün kainatın sahibidir>>
Diye inanmalarına rağmen, bu inançları ile islam’a girmiş olmadılar. O gün bu inancı taşımak iman ehli sayılmak için tek başına yeterli olmadığı gibi, bu günde yeterli değildir. Bunun delili Yüce Allah’ın şu buyruklarıdır :
‘’sorsan onlara : ‘ Kendilerini kim Yarattı ?’ Elbette ‘ Allah’ derler . O halde nasıl çevriliyorlar ? ‘’
[ 43/Zuhruf Suresi: 87 ]
‘’Sorsan onlara : ‘O gökleri ve yeri kim yarattı ?’ elbette, diyecekler : ‘Onları aziz ve alim olan (Allah) yarattı. ‘’’’ [43/Zuhruf Suresi: 9 ]
‘’Gökleri ve yeri kim yarattı ?’’ denilince bu güzel cevabı verebilecek kaç kişi vardır !? Bu ayet, müşriklerin Allah’ın isimlerinden – Rahman gibi bazısını inkar etseler de – bazısını ikrar ve kabul ettiklerini göstermektedir. Fakat bu ikrar ve kabullerinin hiç birisi onları islam dairesine sokmadı.
Yine onlar, bütün bu ikrar ve itiraflarına rağmen, müşrik isminin kapsamından çıkmadılar. Ve onlara müşrik denilmesinin sebebi, kesinlikle iki veya daha fazla yaratıcıya i’tikad etmeleri değildi.
‘’De ki : Gökten ve yerden size rızık veren kimdir ? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir ? İşi idare eden kimdir ? Onlar ‘Allah’tır’ diyecekler. De ki : O halde (O’na başkalarını denk tutmaktan ) sakınmıyor musunuz ?’’ [10/Yunus Suresi: 31 ]
‘’Andolsun ki onlara : ‘Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir ?’
diye sorsan, mutlaka, ‘Allah’ derler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar ?’’ [29/ankebut Suresi: 61 ]
‘’Sorsan onlara : ‘Kim o gökten bir su indiren, derken onunla yeri ölümünden sonra dirilten ?’ Elbette, ‘şüphesiz Allah’ diyecekler. ‘Hamd / övgü Allah’ındır’ de ! Fakat onların çoğu, aklı ermez kimselerdir.’’ [29/Ankebut Suresi: 63 ]
Bu delilleri kavradıysan, Mekke müşrikleri ile Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem arasındaki anlaşmazlığın, Allah’ın varlığı ya da O’nun yaratıcılığı hakkında olmadığını bilmiş olursun.
Peki, madem ki onlar, Allah hakkında ayetlerde zikredilen bu doğru ve güzel inançların sahibiydiler
O halde neden Allah onları müşrik olarak isimlendirdi ? Hangi inançları ve amelleri yüzünden Allah onları cehennemlik i’lan etti ? Madem Allah’ın varlığını, yaratıcılığını, her şeyin sahibi olduğunu ve buna benzer pek çok hususu ikrar ediyorlardı, neden Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı geldiler ? Neden onlarla cihad edildi ? Bu ve buna benzer soruları daha da çoğalta bilirsin.
Ey kardeşim ! Eğer müşriklerin, cehennemi hak ettiren bu bozuk i’tikad ve amellerini bilmezsen, bu bozuk i’tikad ve amellerden nasıl korunacaksın ! ? Şimdi ikinci kaideyi dinle !
İkinci Kaide
Mekkeli müşrikler, Allah’ın yanı sıra putlarının yaratıcı olduklarını ve kainatı idare ettiklerini iddia etmek şöyle dursun ; putlara yalvarmalarının, sığınlamarının, el açmalarının, onlara kurban kesmelerinin ve adak adamalarının gerekçesi şuydu : << Biz bunları Allah rızası için yapıyoruz. O’nun yakınlığını elde etmeye çalışıyoruz. Putlara dua edip yalvarmamız,
Onların aracılıklarından / şefaatlerinden faydalanmak içindir.>> Allah’a yaklaşmak için putlara tutunduklarının delili Allah’ın şu buyruğudur:
‘’O’nun berisinden bir takım velilere tutunanlar, şöyle demektedirler: Biz onlara ancak bizi Allah’ın yakınlığına yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.... Şüphe yok ki Allah onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecek ! Muhakkak ki Allah yalancı ve nankör olan kimseye yol göstericilik etmez.’’ [39/Zümer Suresi: 3 ]
Bu ayet ve daha bir çokları, Allah’tan başkalarına dua edip sığınarak şirk koşan Mekkeli müşriklerin, bunu Allah’a yaklaşmak ve Allah rızası için yaptıklarına dair açık bir delildir.
Ancak bu onların batıl zanlarından başka bir şey değildi. Ellerinde buna dair hiçbir delil yoktu.
Ey kardeşim bil ki, müşrikler Allah’a yaklaşma niyetinde olunca, bunun tabii sonucu olarak geçmişte de günümüzde de hep salih, muttaki, Allah katında değerli olan ya da öyle zannettikleri kulları vasıta ve vesile olarak görmüşlerdir. Allah’a yaklaşmak isteyen birinin, Allah’ın buğzettiği
Firavun, Haman ve Karun gibilerin aracılıklarına başvurmayacağı pek tabiidir.
‘’Allah’ın yanı sıra, kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar veremeyecek şeylere tapıyor ve diyolarki: <<Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir. De ki: Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz !? O, onların şirkinden münezzeh ve çok çok yüksektir.>>’’
[10/Yunus Suresi:18 ]
Evet, putlarına yalvarıyor, sığınıyor, el açıp acizlik içinde yardım istiyor, sonrada buna gerekçe olarak ‘’ onlar bizi Allah’a yaklaştırıyor’’ ve ‘’Allah katında bize şefaat edecekler’’ diyorlardı.
Yüce Allah onların bu i’tikad ve sözlerini şirk olarak adlandırmış ve bundan yüce ve münezzeh olduğu haber verilmiştir. İşte Allah’ın onları müşrik olarak isimlendirmesinin ve ebedi cehennemlik olduklarına hüküm vermesinin sebebi buydu. Onlar ne içki içtikleri için, ne kumar oynadıkları için,
Ne fuhuş ve zina yaptıkları için, ne de kız çocuklarını diri diri gömdükleri için müşrik olarak adlandırıldılar. Onların müşrik olarak isimlendirilme sebebi bunlar değildi. Onları ebedi cehennemli yapan da bunlar değildi. Müşrik olarak adlandırılmalarının ve ebedi cehennemi hak etmelerinin sebebi sadece, Allah’ın hakkı olan dua, sığınma, medet isteme, kurban kesme, adak adama ve bunlar gibi ibadet türünde yönelişleri, Allah’tan başkasına da yönetmeleriydi. Allah’ın onları müşrik olarak adlandırmasının sebebinin, Allah ile kendi aralarına vasıtalar edinmeleri, dua ve ibadeti onlara da yöneltmeleri olduğunu Yüce Allah pek çok buyruğu ile haber vermiştir:
‘’Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ve ay’ı emrine boyun eğdirmiş, hepsi belirli bir ecele doğru akıp gidiyor. İşte Rabbiniz Allah budur ! Hükümranlık O’na aittir. O’ndan başka, yalvarıp durduklarınız ise bir çekirdeğin incecik zarına bile hükmedemezler.....
Dua etseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size icabet edemezler. Kıyamet günüde şirkinizi reddederler.’’ [35/Fatır,13-14 ]
Yüce Allah ayette, Mekke müşriklerinin Allah’ın yanı sıra hiçbir şeye sahip ve malik olmayan, duaları işitmeyen, işittikleri var sayılsa bile cevap veremeyecek olan kimselere yalvardıklarını ayetin sonunda şirk olarak isimlendirmektedir. Ayrıca kendilerine yalvarılanların bu şirk fiilini, kıyamet günü reddedeceklerini haber vermektedir. Böylece Allah rasulu sallallahu aleyhi ve sellem ile Mekkeliler arasındaki çatışmanın sebebi de açığa çıkmaktadır.
‘’Allah’ın yanı sıra kıyamete kadar kendisine icabet edemeyecek kimselere dua edenden daha sapık kim olabilir ? Onlar ise onun duasından habersizdirler. İnsanlar toplanıp haşronulduğu vakit, kendilerine dua edenlere düşman kesilir ve ibadetlerini reddederler.’’ [46/Ahkaf: 5-6 ]
Rabbimiz bu ayette de, kendisinden başkasına dua edenleri sapıklık ile hatta sapıklığın en ileri derecesinde olmakla nitelendirmiş, kendilerine dua edilenlerin onların duasından habersiz olduklarını ve asla icabet edemeyeceklerini bildirmiş, onların bu duasını ibadet olarak isimlendirmiş ve dua edilenlerin kendilerine yapılan bu ibadeti, kıyamet günü reddedeceklerini haber vermiştir. Müşriklerin ibadet ettikleri kimselerin, kıyamet günü aleyhlerinde olacaklarını ve kendilerine yapılan ibadeti reddedeceklerini haber veren buyruklardan biride şudur:
‘’Kendileri için izzet sebebi olsun diye tuttular, Allah’ın yanı sıra ilahlar edindiler. Asla ! [ İzzet sebebi olmak şöyle dursun ] Onların ibadetlerini reddedecekler ve [ ümid ettiklerinin tam aksine ] aleyhlerine zıtlaşacaklar.’’ [19/Meryem: 81-82 ]
Şirkin en çok vuku bulduğu ibadet çeşidi şüphesiz dua türünde ibadetlerdir. Mekke müşriklerinin de şirki ; yalvarıp yakarma, sığınma, yardım isteme, imdat dile şeklinde duaları, Allah’ın yanı sıra başkalarına da yöneltmekti. Bu, ‘’onlara neden müşrik denildi ?’’ sorusunun da cevabıdır.
Rabbimiz Kur’an’ın pek çok yerinde ilim ehlinin ‘’duada şirk’’ dediği bu hususu, hiçbir karışıklığa yer kalmayacak şekilde açıklamaktadır. Örnek olarak zikrede bilecek bazı ayetler şunlardır:
‘’Allah’ın yanı sıra hakkında batıl zanlar beslediklerinize, istediğiniz kadar yalvarın ! Ne göklerde nede yerde zerre ağırlığınca bir şeye bile güçleri yetmez. Onların bu ikisinde, O’na bir ortaklıkları da yoktur, O’nun onlardan bir destekçisi de yoktur.’’ [34/Sebe, 22 ]
‘’Bu böyledir ! Çünkü Allah hakk, O’ndan başka yalvardıkları ise batıldır. Ve Allah oldukça yüksek ve büyüktür.’’ [31/Lukman, 30 ]
‘’Allah’ı bırakır da kendine ne bir zarar ne de bir fayda veremeyecek kimselere yalvarır. İşte bu (haktan iyice) uzak bir sapıklıktır. Halbuki zararı faydasından çok daha yakın olana yalvarıyor. O ne kötü bir Mevla ! Ne kötü bir yoldaştır !’’ [22/Hacc, 12-13 ]
‘’Allah’ın yanı sıra, kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadıkları şeylere ibadet ediyorlar. Zalimlerin hiçbir yardımcıları yoktur.’’ [22/Hacc, 71 ]
Eğer bu anlatılanları anladıysan bilmiş olursun ki: Allah’tan başkalarına yalvarıp yardım isteyen müşriklerin bunu Allah rızası için yapmaları, onların müşrik olmalarını engellememiştir. Eğer sana:
‘’Müşrikler putlara yalvarıp yakardıkları için müşrik olarak adlandırıldılar; Bizler ise salih, muttaki ve alim kimseleri vesile ediniyoruz. Nasıl olurda putlarla salih velileri bir tutabilirsiniz’’ derlerse, bu şeytani şüphenin cevabı için önce şirkin nasıl başladığına dair kıssayı, sonra da kur’an’da zikredilen üçüncü kaideyi dinle !
Şirk Nasıl Başladı ?
İmam Buhari rahmetullahi aleyh İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan şöyle rivayet etmektedir:
<<Nuh kavminin putları olan Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr ; Nuh kavminden bir takım salih zatların isimleriydi. Bunlar vefat edince, şeytan kavimlerine onlar adına hayatta iken oturup kalktıkları yerlere birer anıt dikin, diye vahyetti. Onlar bu anıtları dikip onların adıyla adlandırdılar. Onlara ibadet edilmiyordu. Ancak onları diken nesiller ölüp de ilim kaldırılınca, onlara ibadet edilmeye başladı.>> Bu kıssanın başka rivayetlerinde onların ilkin bu salih zatların kabirlerine gidip gelmeyi adet edindikleri, kabirleri başında bekledikleri, daha sonra anıtlarını yaptıkları ve sonraki nesillerin onlara ibadet ve dua ettiği geçmektedir. Şeytan şirkin tohumunu kabirler aracılığı ile ekmiş ve binlerce yıl geçmesine rağmen şirkin yüzü değişmemiştir.
Bundan dolayı Allah Rasulu’nun vefatından önceki son günlerinde en çok üzerinde durduğu konulardan biri, kabirler fitnesiydi. Şimdi üçüncü kaideyi dinle !
Üçüncü Kaide
Bil ki, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, ibadet hakkında değişik tutumların sahibi insan guruplarına gönderildi. Onlardan bazısı meleklere, bazısı Peygamberlere ve salihlere, bazısı taşlara ve ağaçlara, bazısı da güneşe ve aya ibadet ve dua ediyorlardı. Bunların tamamı Allah ve Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem onların arasında hiçbir fark gözetmeksizin hepsiyle savaştı. Öyleyse, güneşe ibadet ve dua eden ile peygambere ibadet ve dua edenin arasında fark yoktur. Putlara dua ve ibadet eden ile ölü veya diri salih ve muttaki zatlara dua ve ibadet eden arasında hiçbir fark yoktur. Zaten hakikatte, putlar da salih ve muttaki zatların birer anıtından başka bir şey değildiler. Şimdi bütün bunların tek tek delillerini okuyalım. Güneş ve ayın ibadet ve dua edilenlerden olduğunun ve Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu reddetmek ile gönderildiğinin delili Yüce Rabbimiz Allah azze ve celle’nin şu buyruğudur:
‘’Gece ve gündüz O’nun ayetlerindendir, güneş ve ay da. Güneş’e ve Ay’a secde etmeyin.’’
[41/Fussilet Suresi: 37 ]
Meleklerin ibadet ve dua edilenlerden olduğunun ve Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu reddetmek ile gönderildiğinin delili Yüce Allah’ın şu buyruğudur:
‘’Peygamber size asla melekleri ve peygamberleri rab’ler edinmenizi emretmez. Hiç siz müslüman olduktan sonra, size küfrü emrede bilir mi ! ?’’ [3/Al-i İmran Suresi: 80 ]
Melekler hakkında bazı deliller daha önce geçmişti. Peygamberlerin ibadet ve dua edilenlerden olduğunun ve Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu reddetmek ile gönderildiğinin delili Yüce Allah’ın şu buyruğudur:
‘’Hem Allah şöyle buyurduğu vakit: ‘Ey Meryem’in oğlu İsa ! Sen mi dedin o insanlara
‘Beni ve anamı Allah’ın yanı sıra iki ilah edinin ‘ diye ? ‘ Haşa’ der. ‘Münezzehsin ya Rab ! Benim için hak olmayan bir sözü söylemekliğim yakışık almaz. Eğer söylemiş olsam elbette sen bilirsin. Sen bende olanı bilirsin ama ben, sende olanı bilemem. Şüphesiz ki sensin Allamu’l-Guyub.’’
[5/Maide Suresi: 116 ]
Bundan başka deliller de daha önce geçmişti. Yüce Allah azze ve celle bu ayette, İsa aleyhisselam’a ve annesine ibadet ve duada bulunan Hıristiyanları şiddetli bir şekilde tehdit etmiştir. Salihlerin ibadet ve dua edilenlerden olduğunun ve Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu reddetmek ile gönderildiğinin delili Yüce Allah’ın şu buyruğudur:
‘’Onların yalvarıp durdukları o kimseler, hangisi Rablerine daha yakın olacak diye, vesile arayıp dururlar, rahmetini umar, azabından korkarlar.’’ [17/İsra Suresi: 57 ]
‘’Siz de gördünüz değil mi Lat ve Uzza’yı , üçüncü olarak da Menat’ı.....[53/Necm Suresi: 19 ]
Bu ayetleri ve tartışılmaz delilleri görebildiysen çünkü bakmak başka şeydir, görmek başka şey evet, görebildiysen, anlarsın ki ibadet, dua, yardım istemek, medet beklemek, korumasına sığınmak, acizlik içinde el açıp yalvarmak, tevekkül etmek gibi ibadetleri Allah’tan başkasına yönelten; isterse insanların en hayırlısı, yaratılmışların en üstünü olan Rasulallah’a yöneltsin;
Kafir ve müşrik olur. ‘’O peygamberimizdir, onunla putlar bir olmaz. Ben ona yalvarırım da yakarırım da, ondan medet de beklerim’’ diyen kişiye deki: ‘’Böyle yaparsan – anam babam kendisine feda olsun- Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in kurduğu iman ve tevhid binasını yıkarsın. O senin gibilerinin şeytani vesveselerle kendisine tapmaya kalkışacaklarını bildiği için:
<<Allah’ım kabrimi tapınılan bir put haline döndürme ! >> diye dua etmiştir. Bu hadisi İmam Ahmed Müsned’de, İmam Malik Muvatta’da rivayet etmiştir. Şu sözler de yine O’na aittir:
<<Allah Yahudilere ve Hıristiyanlara lanet etsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini ibadethane edindiler.>> Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir. Bu hadisin Cabir radıyallahu anh’den gelen Müslim’in naklettiği diğer rivayetinde: <<Salihlerinin kabirlerini ibadethane edindiler.>> Buyurmuştur. Yine peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Buhari ve Müslim’in Ummu Seleme radıyallahu anha’dan aktardıkları diğer bir rivayette: <<’’Onlar Allah katında yaratılmışların en şerlileridir.>> Buyurmuştur.
Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in; Kabirleri kireçlemeyi, yükseltmeyi, üzerine bina yapmayı, oraları bayram yeri haline döndürmeyi yasakladığı sahih hadislerle sabit olmuştur. Bu umumi hükümlerden hiçbir kimsenin kabri müstesna değildir. Eğer kendisinin başına toplanılıp ona sığınıldığı, yalvarıldığı, medet beklenildiği zaman Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri bir puta dönüşüyor ise, ondan başkalarının kabri nice olur ? Aişe radıyallahu anha’dan gelen sahih rivayette şöyle demiştir: <<’’Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, kabri mescid edinilir endişesi yüzünden, açık alana defnedilmedi.’’>> Bu hadisi de Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.
Ya içinde ölüleri çürümüş kemikleri bile bulunmayan sahte kabirler ?! Vallahi bu apaçık bir sapıklıktır. Demek ki evliyalara yalvarıp yakaranlar ile putlara yalvarıp yakaranlar – ortak koşulanlar farklıda olsa –ortak koşma açısından eşittirler. Hatta ma’bedleri türbeler olan zamanımız müşrikleri, eski müşriklerden daha ileri derecede sapıktırlar. Şimdi dördüncü kaideyi iyi dinle !!
Dördüncü Kaide
Bil ki, zamanımız müşriklerinin şirki, Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem dönemindeki müşriklerin şirkinden, pek çok yönden daha ağırdır.
Birincisi: Daha önceki sayfalar da gördüğümüz gibi, Müşrikler, ibadet ve dua ettikleri ilahlarının kainatın sevk ve idaresini yaptıklarını iddia etmiyorlardı. Bilakis bu açıdan Allah’ı birliyorlardı. Onların i’tikadları sadece, ilahlarının kendileri adına Allah’a ricada bulunacaklarına ve böylelikle belalardan korunacaklarına, nimet,izzet ve ikrama mazhar olacaklarına inanmaktan ibaretti. Putlara ibadet ve dua etmelerinin sebebi, onları kainatın yaratılmasında, idare ve sevkinde pay sahibi gördükleri için değildi. Putlara ibadet ve dua ediyorlardı, çünkü onların, kainatın yaratıcısı ve yöneticisi yanında kendileri adına aracılıkta bulunacaklarına inanıyorlardı. Zamanımız müşrikleri ise, ilahlarını ‘’Gavs’’, ‘’Kutup’’, ‘’Evtad’’, ‘’Kırklar’’ gibi isimlerle adlandırıyor ve bunların kainatta diledikleri gibi tasarruf, idare ve sevkte bulunduklarını iddia ediyorlar. Bunun sayılamayacak kadar çok örneklerinden sadece birisini nakledeceğiz. Miftahu’l-Kulub isimli eserde Şemseddin Nuri Nakşibendi şöyle der: ‘’İlk kutup Bağdat, Şam, Halep beldelerinde tasarruf ederler. Diğer kutuplar da hallerine göre birer ikişer yerde tasarruf ederler. Oraları yönetirler. Hatta kafirlerin ülkelerini dahi yönetirler. Ancak bunların tasarrufu yönetimi kutuplar kutubunun emri ile olmaktadır. Zira, kutuplar kutubunun tasarrufu dışında kalan iki cihan içinde hiçbir şey yoktur. Bütün eşyayı, bütün ehlullahı kuşatmıştır. İki cihanda iyi kötü her ne olursa onun bilmesi,dilemesi, kalbinin hareket etmesi ile olur.’’ Bu batıl iddialara Rabbimiz azze ve celle’nin kılıç gibi keskin ve parlak bir ayeti ile cevap verir ve deriz ki:
‘’Sizin Allah’tan başka o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı bir takım kuru isimlerden ibarettir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.’’ [12/Yunus Suresi: 40 ]
ikincisi: Daha önceki sayfalarda geçtiği gibi Mekke müşrikleri de diğer şirk koşanlar da Allah’ın yanı sıra mukarreb meleklere, nebi ve rasullere, salih ve muttakilere ibadet ve dua ediyorlardı. Zamanımız müşrikleri ise sefih, miskin, zalim, cahil, fasık ve hatta kafir ve müşrikleri veli diye adlandırıp onlara ibadet ve dua etmektedirler. Üstelik dua ve ibadette buldukları kimselerin kötü hallerini bizzat kendileri rivayet ederler ! Bununda sayılmayacak kadar çok örneklerinden biri: Erzurum-Kümbet köyünde bulunan ‘’Beynamaz Ahmed türbesi’’ dir.
Üçüncüsü: Mekke müşrikleri darlık ve sıkıntı zamanlar da aracı ilahlarını bırakır, yalnız Allah’a yönelirlerdi. Genişlik ve bolluk zamanlarında ise hem Allah’a hem de Allah ile aralarına edindikleri vasıtalara yalvarırlardı. Zamanımız müşrikleri ise, darlıkta ve bollukta, sıkıntıda ve ferahlıkta daima ölüler, türbeler, kubbe ve mezar taşlarından oluşan ilahlarına yalvarıyorlar. Yüce Allah Mekke müşrikleri hakkında şöyle buyurmaktadır:
‘’Gemiye bindiklerinde dini/tapınmayı Allah’a halis kılarak yalnız O’na dua ederler, derken Allah onları karaya çıkardı mı derhal şirke koyulurlar. [29/Ankebut Suresi: 65 ]
Yine şöyle buyurmaktadır:
‘’Denizde bir musibet gelip çatınca Allah müstesna bütün yalvarıp durduklarınız kaybolurlar. Sizi karaya çıkarıp kurtarınca hemen yüz çevirirsiniz.’’ [17/İsra Suresi: 67 ]
Bu ve buna benzer bir çok ayetler Mekkeli müşriklerin şirkinin darlık zamanlarında yok olduğunu, onların rahatlıkta şirk koştuklarını ortaya koymaktadır. Şimdi kimin şirki daha büyük ! ?
‘’Başınıza bir darlık ve sıkıntı geldiğinde kabirlerde yatanlara sığının veya evliyaları yardıma çağırın’’ diyenlerin ki mi ? Yoksa darlıkta Allah’ı birleyerek yalnız ona dua eden, sıkıntıdan kurtuldu mu, hemen şirk koşanların ki mi ? Elbette hem darlıkta hem rahatlıkta devamlı şirk koşanlarınki daha büyüktür.
Bütün bu sebeplerden dolayı zamanımız müşrikleri şirkleri ile kardeşleri olan eski müşrikleri geçmişlerdir. Necis elleri ile yazdıkları necis kitaplarında şirk ve küfre davet ederler. Valahi Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibilerin ömürlerinde bir kez bile söylemedikleri sözleri, onlar sabah ve akşam devamlı söylemektedirler.
Allah’tan af ve afiyet dileriz Hamd olsun Allah’a Salat ve selam olsun Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına.....