CENNETE GÖTÜREN YOLLAR
ÖNSÖZ
Hamd, mü’minleri cennetle va’deden, kâfirleri ise cehennemle tehdit eden Allah’a mahsustur.Allah Teâlâ, kimi cehennem ateşinden uzaklaştırıp cennetine girdirirse, muhakkak ki o kimse büyük bir kazanç elde etmiş olur.
Sonra hamd;
{وَاللَّهُ يَدْعُوا إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ} [سورة البقرة من الآية:221]
“Allah, izni ile cennete ve mağfirete çağırır.” sözüyle bizi cennete çağıran Allah’a mahsustur.
Allah Teâlâ cennetini,içerisinde tahtlarının altından akan, suyu hiç değişmeyen ırmaklar, tadı hiç değişmemiş süt akan ırmaklar,içenlere lezzet veren şarap akan ırmaklar ve saf bal akan ırmaklar olduğunu haber vererek orada canlarının çektiği ve gözlerinin hoşnut olacağı şeylerle vasfetmektedir.Orada her mü’min, kendisi gibi mü’min olan zürriyeti, sâlih insanlar ve şehitlerle biraraya gelecektir. Onlar ne güzel arkadaştılar.Bilakis mü’min, bundan daha hayırlısıyla va’dedilmiştir ki o da Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i görmek,onun havzından doya doya içecek olması, va’dolunan şeyin en hayırlısı ve güzeli, mü’minin kendisiyle Allah arasında hiçbir perde olmadan Rabbini gördüğünde içerisinde bulunduğu nimetlerin zirveye ulaşacak olmasıdır.
Evet… İnsanların Rablerini birlemeleri, yalnızca O’na ibâdet etmeleri ve O’na yönelmeleri için va’dolundukları cennet, işte bu cennettir.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e beyât ederek İslâma giren herkesin va’dolunduğu cennet, işte bu cennettir.
Müşrikler tarafından yazın kavurucu sıcağı altında ve susuzluğun en şiddetli olduğu bir zamanda, kızgın kumların üzerinde göğsüne taş konularak işkence edildiği halde, onların bu işkencesine sabredip Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- için ezân okumaya devam eden Bilâl’i-Allah ondan râzı olsun- bekleyen cennet, işte bu cennettir.
Müşrikler tarafından anne ve babası öldürülerek İslamın ilk şehitleri olan, kendisine de ateşle işkence edilen Ammar’a-Allah ondan râzı olsun- Allah Teâlâ’nın va’dettiği cennet ve onu bekleyen ganimet, işte bu cennettir.
Müslüman Kardeş!
Uhud savaşında Allah’a kavuşmayı arzulayan, Allah’ın da kendisine kavuşmasını isteyip şehâdetini derhal gerçekleştirdiği Umeyr b. Humam’ın elindeki hurmaları dahi yemesini engelleyerek şehid olmayı istediği cennet, işte bu cennettir.
Gözleri Allah korkusuyla gözyaşı döken her ibâdet eden insanın, canını Allah uğrunda satan her mücâhidin, ilmiyle âmil olan ve bu ilmini insanlara öğreten her âlimin, namazını kılan, Allah’ın kendisine farz kıldığı emirleri yerine getiren, insanların kendisinin mü’min olduğuna şehâdet eden, Allah’ın emirlerini yerine getiren ve yasakladıkların-dan da kaçınan, kalbi ise dîni, câmii ve Rabbinin emirleri ile bağlantılı olan her mü’minin ideâl ve dileği olan cennet, işte bu cennettir.
Bununla birlikte cennetin birçok kapısı,bu kapılardan girebilmenin de yolları vardır.Bundan dolayı herkesin bir kapıdan girebilmesi için yollarını araştırması gerekir.
Kimi mü’min kılmış olduğu namazı ile cennete girer. Kimisi tuttuğu orucu ile cennete girer.Kimisi vermiş olduğu zekâtı ile cennete girer. Kimisi haccı ile cennete girer.Kimisi güzel ahlâkı ile cennete girer.Kimisi alış-verişteki dürüstlüğü sebebiyle cennete girer.Kimisi Allah yolunda savaşmakla cennete girer ve daha niceleri. Bilakis Allah’ın fazl-ı keremi çok geniştir. Allah’ın kullarından niceleri vardır ki insanlara eziyet veren bir dikeni yoldan kaldırdığından dolayı cehennemden korunarak cennete girer.Kimisi susamış bir canlıya su verdiğinden dolayı cennete girer.Kimisi de bir mü’minin dünyadaki bir sıkıntısını giderdiğinden dolayı cennete girer.
Müslüman Kardeş!
Cennete girmenin yollarını arıyorsan, âyet-i kerîme ve hadis-i şeriflerden derlenerek hazırlanmış bu misk kokulu kitabı okumalısın.
Hz.Ebubekir’in-Allah ondan râzı olsun- Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e cennetin birden fazla kapısından nasıl girilebileğini sorduğu gibi, sen de gücünün yettiği kadarıyla cennetin birden fazla kapısından girebilirsin.
Müslüman Kardeş!
Allah Teâlâ,Kur’an-ı Kerîm’de cennetlerin özelliklerini şöyle müjdemektedir:
{مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاءٍ غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ} [سورة محمد الآية: 15]
“Muttakilere (Allah tarafından) va’dolunan cennetin vasfı şöyledir:İçinde suları bozulmayan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.Orada her çeşit meyve onlar içindir.(Onlar için bundan daha büyük) Rableri tarafından (günahlarının) bağışlanması vardır.Hiç bu,(cennette kalacak olan muttakîlerle) ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
{إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ * فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ * يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ * كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ * يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ * لا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ * فَضْلاً مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ} [سورة الدخان:51- 57]
“Şüphesiz ki muttakîler, (her türlü âfet ve hüzünden) emîn bir yerdedirler.Bahçelerde ve akan pınar başlarında.İnce ve kalın ipekten elbiseler giyerek birbirlerine yüzlerini dönerler. Ayrıca ikramda bulunarak onları iri gözlü, güzel kadınlarla (hûrilerle) evlendirdik.O muttakîler orada,canlarının istediği cennetin kesilip yok olmasından emîn oldukları her türlü meyvesinden isterler. Muttakîler cennette, dünyada tatmış oldukları ilk ölümden başka bir ölüm tatmayacaklardır. Allah, fazlu ihsanda bulunarak onları cehennem azabından korumuştur. Muttakîlere âhirette bağışladığımız bütün bunlar, büyük kazancın tâ kendisidir.”
{وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ} [سورة الزمر الآية :73]
“Rablerinden gereği gibi korkanlar (muttakîler), cennete bölük bölük sevk edilirler. Cennete vardıklarında kapılarının açık olduğunu bulacaklar.Cennet bekçileri (melekler), günah-tan eser kalmayan bir halde olduklarından dolayı onları sevinç ve müjdeyle karşılayacak ve şöyle seslenecekler: Selâm size.Haliniz güzel olsun.Cennete kalıcılar olarak girin.”
{وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ * جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الأَبْوَابُ * مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ * وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ * هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ * إِنَّ هَذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِن نَّفَادٍ} [سورة ص الآيـات :49-54]
“Muttakîlere dönüp varacakları güzel yerler (cennetler) vardır. Bunlar, bütün kapıları muttakîlere açık olan and cennetleridir.Orada süslü koltuklarına yaslanarak canları-nın çektiği pek çok çeşit meyva ve içecek isteyecekler. Yanlarında, gözlerini kocalarından ayırmayan aynı yaşta güzel kadınlar bulunmaktadır.İşte, kıyâmet günü size va’dolunan bitmek tükenmek bilmeyen bu nimetler, size bağışladığımız bir rızıktır.”
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ * فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ * كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ * مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ * وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ * وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ * يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لا لَغْوٌ فِيهَا وَلا تَأْثِيمٌ * وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ * وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ * قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ * فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ * إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ * فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلا مَجْنُونٍ * أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ} [سورة الطور الآيـات :17- 28]
“Şüphesiz ki muttakîler, cennetler ve nimetler içindedirler. Allah’ın kendilerine bağışlamış olduğu çeşit çeşit nimetlerle güzel vakit geçirmektedirler.Rableri, onları cehennem azabından korumuştur.Dünyada işlediğiniz sâlih amelleri-nize karşılık olarak onlara:‘afiyetle yiyiniz ve içiniz’ denilir. Karşılıklı olarak sıra sıra koltuklara yaslanırlar. Biz onları, iri gözlü ve beyaz tenli güzel kadınlarla (hûrilerle) evlendir-dik.Babalarının işledikleri amelleri işlemeseler bile,babaların yüzleri gülsün diye îmân edip kendilerine tâbi olan zürriyet-lerini de cennette aynı makamda en güzel bir şekilde îmân edenlere kavuşturacağız.Onların işledikleri amellerinden hiçbir sevabı eksiltmeyiz.Her insan,işlediği ameliyle rehindir. Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez.Bu nimetlere ilâve olarak onlara,canlarının çektiği meyve ve et bağışladık. (sevinç ve mutlulukları tamamlansın diye cennet nimetlerden olan) cennet şarabını birbirlerine takdim ederler.O şarap dünyadaki şaraba benzemez.Zirâ cennet şarabı içeni ne sarhoş eder, ne onu içmekten dolayı boş söz sarfeder, ne de onu içenin ağzından günaha götüren söz vardır.Sedeflerinde korunmuş berrak ve saf inciler gibi etraflarında hizmetlerine hazır hizmetçileri dolaşır.Cennet ehli birbirlerine dönerek içinde bulundukları nimetlerin sebebini birbirlerine sorarak şöyle derler:Bizler,dünyada âilemizle birlikteyken Rabbimi-zin kıyâmet günündeki azabından korkardık.Allah bize hidâyet ihsan eyleyerek bizi cehennem ateşinden korudu. Bizler, daha önce sadece O’na ibâdet ederek hiçbir şeyi O’na ortak koşmazdık.Böylece Allah da duâmızı kabul ederek bizlere istediğimizi ihsan etti. Şüphesiz ki O, kerem sahibi ve esirgeyicidir.”
CENNETE GÖTÜREN YOLLAR
Müslüman Kardeş!
Cennete girmene vesîle olacak ilk şey; yedi kat göklere ve yere denk olan ve tevhid inancını ifâde eden Allah’tan başka hakkıyla ibâdet edilecek hiçbir ilâhın olmadığına, O’nun bir olduğuna ve Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmendir.
Her kim, bunu ikrar ederek İslâma girer, namazları erkânına göre kılar ve yalnızca Allah’a ibâdet ederek O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsa cennete girer.
Nitekim Ubâde b. Sâmit’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, Allah’tan başka hakkıyla ibâdet edilecek hiçbir ilâhın olmadığına, O’nun bir olduğuna ve benzerinin bulunmadığına, Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna, İsâ’nın da O’nun kulu ve elçisi olduğuna, Allah’ın Cebrâil-aleyhis-selâm- vasıtasıyla Meryem -aleyhas-selâm-’a gönderek Rabbinin izniyle ona üflediği ve “ol” demesiyle yaratıldığına ve İsâ’nın Allah’ın yarattığı bir ruh olduğuna şehâdet eder, cennet ve cehennemin hak olduğuna inanırsa, yaptığı ameline göre Allah onu cennetine koyar.”
Müslüman Kardeş!
Allah Teâlâ buyuruyor ki:
{إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلا هُمْ يَحْزَنُونَ} [سورة الأحقاف الآية :13]
“Rabbimiz Allah’tır dedikten sonra dosdoğru bir îmân üzere olanlar varya, işte onlara kıyâmet gününün korku ve dehşeti yoktur.Onlar, öldükten sonra arkalarında bıraktıkları dünya nimetlerine de üzülmeyeceklerdir.Onlar, dünyadayken sâlih ameller işlediklerinden dolayı, Allah’ın rahmetiyle cennette ebediyyen kalıcı olan cennet ehlidirler.”
Âyetteki “istikâmet” kelimesi, Allah’a ve rasûlüne itaat etmek demektir ki bunu yerine getiren, cennete girer.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Ümmetimin hepsi cennete girecektir.Ancak yüz çevirenler müstesnâ”. Sahâbe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden kim yüz çevirebilir ki” dediler.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-: “Bana itaat eden cennete girer, isyan eden de benden yüz çevirmiş demektir.” buyurdu.
Müslüman Kardeş!
Allah’a Rab, İslâm’a dîn ve Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’e de peygamber olarak râzı olur, Allah’ın emirlerini yerine getirir ve yasaklarından da sakınırsan, cennet sana vâcip olur.
Nitekim Ebû Saîd el-Hudrî’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle dedi:
“Ey Ebâ Saîd! Her kim Allah’a Rab, İslâm’a dîn ve Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’e peygamber olarak râzı olursa, cennet ona vâcip olur.”
Allah’ın güzel isimlerini (Esmâul-Hüsnâ) ezberlemek ve bu isimlerin delâlet ettiği anlamları gereğince amel etmek de cennete girmenin yollarındandır.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın doksan dokuz adı vardır.Bunları ezberleyip
gereğiyle amel eden cennete girer.”
Kur’an ehli, Allah’ın dostları ve bu dostluğa en lâyık olanlar da sadece onlardır.Bundan dolayı Kur’an, onlar için cennete girmelerine bir sebeptir.
Nitekim Abdullah bin Amr’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kıyâmet günü Kur’an ehline şöyle denilir:Oku ve cennetin yüksek derecelerine çık,dünyadayken okuduğun gibi Kur’an’ı tertil et.Zira cennetteki makamın okuyacağın son âyetin bittiği yerdedir.”
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’den sâbit olduğuna göre, Kur’an’ın bazı sûre ve âyetlerini okumak, cennete girmeyi gerektirir.
Nitekim Ebu Umâme’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, her farz namazın akabinde Âyetel-Kürsî’yi okursa, kendisiyle cennete girmesi arasında engel olarak
sadece ölüm kalır.Ölünce de cennete girer.”
Enes b. Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kur’anda bir sûre vardır ki bu sûre yalnızca otuz âyettir.Bu sûre (kıyâmet günü) sahibini cennete girdirinceye kadar savunacaktır.O sûre, Tebâreke ( Mülk) sûresidir.”
Yine Enes b. Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle der:
“Sahâbeden birisi Kubâ mescidinde Ensar’a namaz kıldırıyor ve namazın her rekâtında ‘Kul huvellâhu ehad’ sûresini okuyordu.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- ona:“Seni her rekâtta bu sûreyi okumana sebep olan şey nedir” diye sordu.O:“Ey Allah’ın Rasûlü onu seviyorum” deyince, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- ona:“O sûreyi sevmen, cennete girmene vesîle oldu” buyurdu.
Her kim, ilim öğrenir ve bununla yalnızca Allah’ın rızâsını isterse,Allah da cennete giden yolu ona kolaylaştırır.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“ Her kim, ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah onu dünyada iken cennete götürecek sâlih amelleri işlemeye muvaffak kılar.”
ALLAH TEÂLÂ’YI ANMANIN FAZÎLETİ
“Subhânallâh, Elhamdulillâh, Lâ İlâhe İllallah, Allahu Ekber ” demenin fazîleti hakkında Abdullah b. Mesud’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan hadiste, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“(Miraç hadisesinde) ben semâya yükselirken İbrahim -aleyhisselâm- ile karşılaştım.Bana:‘Ey Muhammed! Benden ümmetine selâm söyle ve onlara, cennetin toprağının ne kadar hoş, suyunun ne kadar tatlı, arazisinin ne kadar düz ve geniş ovalar olduğunu,bu arazideki ağaçların Subhânallah, Velhamdulillah, Velâ İlâhe İllallâhu, Vallâhu Ekber olduğunu haber ver’ dedi.”
Cennete girmene sebep olacak şeylerden birisi de her farz namazın akabinde Allah’ı anmandır.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle der:
“Muhâcirlerin fakirleri Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’e gelerek şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasûlü! Mal sahipleri (zenginler) cennetin bütün yüksek makamlarıyla kalıcı nimetlerini alıp götürdüler.” Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- onlara:“Nedir o?” diye sordu.Onlar:“Onların (zenginlerin) kıldıkları gibi namaz kılıyor, tuttukları gibi oruç tutuyoruz. Onlar sadaka veriyorlar, bizler ise veremiyoruz.Onlar köle âzâd ediyorlar, bizler ise köle âzâd edemiyoruz” dediler. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- onlara: “Sizi ecirde geçenlere yetişebileceğiniz ve sizden sonrakileri ecirde geçecebileğiniz, -yaptığınızın aynısını yapanlar müstesnâ- sizden daha fazîletli birisinin olmayacağı bir şeyi size öğreteyim mi? diye buyurdu.Onlar:“Evet, Ey Allah’ın Rasûlü!” dediler. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- onlara: “Her farz namazın akabinde otuz üç defa Subhânallah, otuz üç defa Allahu Ekber,otuz üç defa Elhamdulillah demeniz.”diye buyurdu.
Abdest aldıktan sonra “Eşhedu enlâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluh” demen, cennete girmene vesîle olacak amellerdendir.
Nitekim Ukbe b. Âmir’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Sizden her kim, güzel bir şekilde abdest alır ve ardından ‘Eşhedu enlâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh. Ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluh’ derse, cennetin sekiz kapısı kendisine açılır ve dilediğinden içeriye girer.”
Cennetin hazînelerinden birisi de “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” sözüdür.
Nitekim Ebu Musâ el-Eş’arî’den-Allah ondan râzı olsun-rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurdu:
“Sana cennetin hazînelerinden birisini göstereyim mi? Ebu Musâ el-Eş’arî:“Evet Ey Allah’ın Rasûlü” dedim. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’ de” diye buyurdu.
Enes b.Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, Allah’tan üç defa kendisini cennete girdir-mesini dilerse, cennet şöyle der:Allahım!Onu cennete girdir. Her kim de üç defa kendisini cehennemden koruması için Allah’a sığınırsa, cehennem şöyle der:Allahım!Onu cehen-nemden koru.”
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- bir duâyı mağfiret dilediğinden dolayı duâların efendisi olarak nitelemiş ve bu duâyı cennete girmenin sebeplerinden kılmıştır.Bu sebeple müslüman kardeşim bu duâyı ezberleyip onu sabah ve akşam zikrin haline getirmelisin.
Nitekim Şeddâd b. Evs’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Bağışlanma dilemenin efendisi kulun şöyle duâ etmesidir:Allahım!Sen benim Rabbimsin.Senden başka hakkıyla ibâdet edilecek hiç kimse yoktur.Beni sen yarattın. Ve ben sana ibâdet ederim. Gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim.İşlediğim günahların şerrinden sana sığınırım. Üzerimde varolan nimetini ve günahlarımı itiraf ediyorum. Beni bağışla.Zirâ senden başka günahları bağışlayacak hiç kimse yoktur.)Her kim bunu, kalpten inanarak,sevabını da Allah’tan umarak gündüz söyler ve o gün akşamlayamadan ölürse, o cennet ehlindendir.Ve yine Her kim bunu, kalpten inanarak, sevabını da Allah’tan umarak geceleyin söyler ve o gece sabahlayamadan ölürse, o cennet ehlindendir.”
Müslüman Kardeş!
Namaz, dînin direğidir.Allah Teâlâ bizlere günde beş vakit namaz kılmamızı farz kıldı.Allah Teâlâ’nın en çok hoşuna giden ibâdet,farz kıldığı ibâdetlerdir.Her kim, bu farz ibâdetleri Rabbinin emrettiği şekilde yerine getirirse, cennete girer.
Nitekim Ubâde b. Sâmit’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Allah Teâlâ, kullarına beş vakit namazı farz kıldı. Her kim namazları noksansız kılar ve onları hafife almazsa, onu cennete koymak,Allah’ın bir va’didir.Her kim de onları gereği gibi yerine getirmezse,Allah’ın ona hiçbir va’di yok-tur. Allah dilerse ona azap eder,dilerse onu cennete koyar.”
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- sabah ve ikindi namazlarının fazîletlerini özel olarak belirtmiş ve onları ‘salâtul-berdeyn’ olarak adlandırmıştır.
Nitekim Ebu Musâ el-Eş’arî’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, sabah ve ikindi namazlarını (cemaatle) kılarsa, cennete girer.”
Farz namazların yanında sünnet namazlar vardır ki bunlar (âhiret günü,dünyada kılınamayan) farz namazların yerine geçer.Bu namazları kıldığın zaman Allah Teâlâ sana cennette bir ev yapar.Bu sünnetleri devamlı bir şekilde kılmalısın ki Allah da seni korusun.
Nitekim mü’minlerin annesi Ümmü Habîbe’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle der:
“Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim: “Hiçbir müslüman kul yoktur ki farz namazların dışında Allah rızâsı için günde on iki rekât (sünnet) namaz kılsın da Allah da ona cennette bir ev yapmasın.”
Tirmizî’nin rivâyetinde ise bu sünnet namazlar şöyle açıklanmıştır:
“Öğle namazının farzından önce dört, sonra iki; akşam namazının farzından sonra iki; yatsı namazının farzından sonra iki ve sabah namazının farzından önce iki rekât olmak üzere toplam on iki rekâttır.”
Kul abdest aldıktan sonra kalbi ve yüzüyle Allah’a yönelerek iki rekât nafile namaz kılarsa, cennet ona vâcip olur.
Nitekim Ukbe bin Âmir’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Hiç kimse yoktur ki güzel bir şekilde abdest alsın, ardından kalbi ve yüzüyle Allah’a yönelip iki rekât namaz kılsın da cennet ona vâcip olmasın.”
Şüphesiz ki hanîf dînimizin güzelliklerinden birisi de müslümanlar arasında selâmı yaymak, fakirlere yedirmek ve yakın akrabayı ziyâret etmektir.Doğru sözlü olanlar Allah tarafından gece namaz kılmalarıyla nitelendirilmektedirler.
Nitekim Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
{كَانُوا قَلِيلاً مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ * وَبِالأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ} [سورة الذّاريات الآيتان :17- 18]
“Onlar (iyilikte bulunanlar) gecenin az bir bölümünde uyurlar,seher vakitlerinde de (Rablerine) istiğfar ederlerdi.”
Her kim bütün bunları yerine getirirse, selâmet içerisinde cennete girer.
Nitekim Abdullah b. Selâm’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!Selâmı aranızda yayın, yemek yedirin, yakın akrabaları ziyâret edin ve insanlar gece uyurlarken namaz kılın ki cennete selâmet içerisinde giresiniz.”
Sabah namazı ile diğer namazları kılmak için câmiye gitmen sebebiyle, Allah Teâlâ cennette sana bir yer hazırlar.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, namaz kılmak için sabah-akşam câmiye gider ve gelirse, Allah Teâlâ her gidiş ve gelişinde ona cennette bir yer hazırlar.”
Câmide namaz kılarken safta gördüğün boşluğu doldurman, cennette sana bir ev yapılmasına vesîle olur.
Mü’minlerin annesi Âişe’den-Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, namazda saftaki bir boşluğu doldurursa, Allah Teâlâ da onun bir derecesini yükseltir ve cennette ona bir ev yapar.”
Yaptıracağın veya yapılmasına katkıda bulunaca-ğın câmi, Allah Teâlâ’nın cennette sana bir ev yapmasına vesîle olur.
Nitekim Osman b. Affân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim der:
“Her kim, Allah Teâlâ için bir câmi yaptırırsa, Allah da ona cennette o câmi gibi bir ev yapar.”
Müezzinin günde beş defa okuduğu ezanı, okurken tekrar etmen, cennete girmene vesîle olur.
Nitekim Hz.Ömer’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Sizden biriniz, müezzin; ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ dediğinde, o da kalpten ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ derse, müezzin; ‘Eşhedu enlâ ilâhe illallah’ dediğinde, o da kalpten ‘Eşhedu enlâ ilâhe illalah’ derse, müezzin; ‘Eşhedu enne Muhammeden rasûlullah’ dediğinde, o da kalpten ‘Eşhedu enne Muhammeden rasûlullah’ derse, müezzin; ’Hayye alas-salah’ dediğinde, o kalpten ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’ derse, müezzin; ‘Hayye alal-felâh’ dediğinde, o ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah’ derse, müezzin; ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ dediğinde, o da kalpten ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber ’ derse, müezzin; ‘Lâ ilâhe illallah’ dediğinde, o da kalpten ‘lâ ilâhe illallah’ derse, cennete girer.”
Cennetin Reyyân diye bir kapısı vardır ki o kapıdan oruç tutanlardan başkası giremeyecektir.
Sehl b. Saad’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olundu-ğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki cennettin Reyyân diye bir kapısı vardır ki kıyâmet günü oradan oruç tutanlar girecek, onlardan başkası giremeyecektir. Onlara: Oruç tutanlar nerede? denildiği zaman ayağa kalkacaklar ve onlardan başkası o kapıdan içeriye giremeyecektir.İçeriye girdikleri zaman ise üzerlerine kapı kapatılacak ve artık o kapıdan hiç kimse içeriye giremeyecektir.”
İslâmın beşinci rüknü olan Allah’ın mukaddes evini haccetmenin mükâfatı ise cennettir.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“İki umre arasında yapılan küçük günahlara bu iki umre keffâret olur.Kabul olunan haccın karşılığı ancak cennettir.”
Allah Teâlâ’nın bu dîni kendisiyle yücelttiği ve onunla şânını yücelttiği büyük amellerden birisi de Allah yolunda cihattır.Her kim, Allah’ın sözü yücelsin diye cihad ederse, cennet ona vâcip olur.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Allah yolunda cihad etmek ve Allah’ın Kur’anda kendisine va’dettiği sevabı elde etmekten başka bir niyetle yola çıkmayan, öldüğü zaman Allah’ın kendisini hesapsız ve azap etmeden cennetine koymasını veya sağ kaldığı takdirde evine kazandığı ecir veya ganîmetle birlikte evine geri dönmek isteyen kimseyi Allah Teâlâ cennetine koymayı taahhüt etmiştir.”
Allah Teâlâ, muttakî kullarını en çok Allah yolunda infak etmeleriyle nitelendirmiştir.
Nitekim Huzeyfe b. Yemân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, Allah’ın rızâsını isteyerek bir sadaka verir ve bu sadaka işlediği son sâlih ameli olursa, cennete girer.”
Müslüman kardeşine borç verdiğin zaman, o borcu ödeyemez duruma gelir de borcunu ödemesi için ona mühlet vermen, müslümanı cennete girdiren amellerin en büyüğüdür.
Nitekim Huzeyfe bin Yemân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Sizden önceki ümmetlerden bir kimse ölünce cennete girerken kendisine:‘dünyada iken ne yaptın da cennete girmeye hak kazandın’ diye soruldu.O:‘Ben insanlara mal satar, sıkışık durumda olana mühlet verir yâni durumu düzelene kadar borcunu ödemesini erteler, peşin satarken de bir kısmını bağışlardım’ dedi.Bundan dolayı Allah Teâlâ da kendisini bağışladı.”
Seni cennete girdirecek bazı kolay ameller:
İnsanlara eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmak, hayvanlara iyilikte bulunmak, güzel ahlak, söz ve fiilde doğruluk,öfkeyi yenip sinirlenmemek,hastayı ziyâret etmek, müslüman kardeşini ziyâret etmek, alış-verişte hoşgörülü olmak ve Allah’ın hoşuna giden sözler söylemek.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim, der:
“İnsanlara eziyet veren bir ağacı yoldan keserek uzaklaştırdığından dolayı cennete giren adamı, cennette dolaşırken gördüm.”
Yine Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Sizden önceki ümmetlerden bir kimse, çok susadığı için nemli toprağı yalayan köpeği görünce, ayakkabısıyla kuyudan su çıkarıp onu suladığından dolayı, Allah Teâlâ bu iyiliğine karşılık ona iyilikte bulunarak onu cennetine girdirdi.”
Ümâme’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Haklı olduğu halde tartışmayı bırakan kimseye, cennetin etrafında bir ev garanti ederim.Şaka ile de olsa yalan söylemeyen kimseye, cennetin ortasında bir ev garanti ederim.Ahlakı güzel olan kimseye, cennetin en yükseğinde bir ev garanti ederim.”
Abdullah b. Mesud’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki doğru sözlülük, iyiliğe iletir.İyilik de cennete iletir.Kişi doğru söyledikçe Allah katında doğru sözlü olarak kalır.Yalan ise kötülüğe iletir.Kötülük de cehenneme iletir.Kişi yalan söyledikçe Allah katında yalancı olarak kalır.”
Ebu Derdâ’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olundu-ğuna göre, o şöyle der:Bir adam Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e gelerek şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Elçisi! Bana bir amel göster ki yaptığım zaman beni cennete girdirsin.” Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-ona:“Hiddetlenmezsen sana cennet vardır.” buyurdu.
Sevbân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim bir hastayı ziyâret ederse, hasta ziyâretin-den dönünceye kadar, cennetin bağlarında dolaşır.” Sahâbe: “Cennetin bağları nelerdir Ey Allah’ın elçisi?” diye sordular. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Meyveleridir.” buyurdu.
Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, bir hastayı veya müslüman bir kardeşini ziyâret ederse,gökteki melek ona şöyle seslenir:“Güzel olasın, amelin de güzel olsun ve cennette köşkte oturasın.”
Osman b. Affân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-Allah ondan râzı olsun- şöyle buyurmaktadır:
“Allah-azze ve celle- alırken ve satarken, borcunu öderken ve alacağını alırken işlerinde kolaylık gösteren kimseyi cennetine girdirdi.”
Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun-rivâyet olundu-ğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Hiç şüphe yok ki kul, kendisine ne sevap kazandıra-cağını bilemeden Allah’ın hoşuna giden bir söz söyler de Allah Teâlâ bu söz sebebiyle onun cennetteki derecelerini yükseltir.Yine kul, Allah’ı hiddetlendiren bir sözü önemse-meden söyler de o söz sebebiyle cehenneme atılmasına sebep olur.”
Cennetin en iyi makamı, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e komşu olan müslümanın makamıdır.
Kız evlatlarını Allah’ın rızâsına uygun olarak yetiştir-mek, onların bakımını üstlenmek ve yetimlere bakmak, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e cennette komşu olabilmenin gereklerindendir.
Nitekim Enes b. Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, buluğ çağına erişinceye kadar iki kız çocuğuna bakarak onları yetiştirirse (yâni onlara sabreder, onları yedirir, içirir, giydirir ve güzel terbiye ederse), kıyâmet günü ben ve o şöyle oluruz.’ diyerek parmaklarını birbirine geçirdi.”
Sehl b. Saad’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olundu-ğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Ben ve yetimi gözetip koruyan cennette şöyleyiz” dedi ve işâret parmağıyla orta parmağını göstererek arasını açtı.”
Anne ve babana, birisine veya her ikisine iyilikte bulunman, cennete girebilmenin gereklerindendir.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim:
“Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun,” Sahâbe:“Kime yazıklar olsun, ey Allah’ın Rasûlü?”dediler. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Yaşlandığında anne ve babasının, birisine veya her ikisine yetiştiği halde, onlara iyilikte bulunmayıp cennete giremeyen kimseye yazıklar olsun.” buyurdu.
Ebu Derdâ’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğu-na göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim, der:
“Baba, cennet kapılarının ortancası gibidir. İstersen o kapıyı kaybet, istersen muhafaza et.” (Yâni o kapıya sahip olmak senin elinde.)
Bir adam, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’e gele-rek müslümanlarla birlikte savaşmak istediğini söyledi. Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- kendisine:“Annen hayatta mı?” diye sordu. Adam: “Evet” deyince, ona: “Git onun yanında kal (ona hizmet et)..Zirâ cennet, annenin ayaklarının yanındadır.” buyurdu.
İnsanın koruyabildiği en büyük iki şey, dili ve ırzıdır.Bu ikisini koruyana Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- cenneti taahhüt etmiştir.
Nitekim Sehl b. Saad’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, bana iki dudağıyla iki bacağının arasındaki et parçasını koruyacağını garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim.”
İnsanlar, Allah Teâlâ’nın yeryüzündeki şâhitleridir. insanlar bir kimseye iyi olarak şâhitlik ederlerse, o kimse cennete girer.
Nitekim Enes bin Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle der:
“Yanımızdan bir cenâze geçtiğinde insanlar onu övüp hayırla anınca, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- üç defa: “Vâcip oldu.Vâcip oldu.Vâcip oldu.” diye buyurdu.Yine yanımızdan bir cenâze geçtiğinde insanlar onu kötü anınca Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- yine üç defa: “Vâcip oldu.Vâcip oldu.Vâcip oldu.” diye buyurdu. Hz. Ömer-Allah ondan râzı olsun- bu durum hakkında sorunca, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:“Kendisini hayırla andığınız kimseye cennet vâcip oldu.Ve kendisini kötü andığınız kimseye cehennem vâcip oldu.Sizler, Allah’ın yeryüzündeki şâhitlerisiniz.Sizler,Allah’ın yeryüzündeki şâhitlerisiniz. Sizler, Allah’ın yeryüzündeki şâhitlerisiniz.”
Müslüman Kardeş!
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:
{إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ} [سورة الزمر من الآية :10]
“(Âhirette) sabredenlere mükâfatları (bizim tarafımızdan) hesapsız olarak verilecektir.”
Sabır, kulun Allah Teâlâ’ya olan îmânın ve O’na yakınlığının alâmetidir.
Her kim, çok sevdiği oğlu veya kardeşi veyahut da başka birisinin ölümüne sabrederse, cennete girer.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Allah teâlâ buyuruyor ki:Mü’min kulum, dünyada âilesinden en çok sevdiğini elinden aldığım zaman kazama râzı olarak mükâfatını da benden umarak sabrederse, karşılığı ancak cennettir.”
Ebu Musa Eş’arî’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kulun evlâdı öldüğünde Allah Teâlâ meleklerine: ‘Kulumun evladını mı aldınız?’ diye sorar. Melekler: ‘Evet’ diye cevap verirler.Allah Teâlâ onlara:‘Kulumun kalbinin meyvesini mi aldınız?’ diye sorar. Onlar: ‘Evet’ diye cevap verirler.Allah Teâlâ onlara: ‘Kulum ne dedi?’ diye sorar. Onlar:‘ Kulun sana hamdetti ve İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn’ dedi.’ derler.Allah Teâlâ onlara şöyle der: ‘Kuluma cennette bir ev yapın ve o eve ‘Hamd evi ‘ adını verin.”
Her kim gözünü kaybeder bu duruma sabrederse, cennete girer.
Nitekim Enes bin Mâlik’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim der:
“Allah-azze ve celle- der ki: Kulumun dünyada iki gözünü aldığımda buna sabrederse, o iki gözünün yerine ona cenneti veririm.”
Müslüman kadın, Allah’ın rızâsına uygun şeylerde kocasına itaat eder, Allah’ın emirlerini yerine getirirse, dilediği kapısından cennete girer.
Nitekim Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Müslüman bir kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına da itaat ederse, dilediği kapısından cennete girer.”
Loğusa halindeyken ölen kadını, çocuğu göbek bağıyla cennete doğru çeker.
Nitekim Râşid b. Hubeyş’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:
“Allah yolunda öldürülmek, şehâdettir.Vebâ (Tâûn) hastalığından ölmek, şehâdettir.Suda boğulmak, şehâdettir. Karın hastalığından ölmek, şehâdettir.Yangında ölmek, şehâdettir.Akciğer vereminden ölmek, şehâdettir.Loğusa halinde iken ölen kadını, çocuğu göbek bağıyla cennete doğru çeker.”
Her kim, insanlardan dilenmeyi bırakırsa, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona cenneti garanti eder.
Nitekim Sevbân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim bana, insanlardan bir şey dilenmeyeceğine dâir söz verirse, ben de ona cenneti garanti ederim.”
Bir kimse, malını savunurken öldürülürse, ona cennet vardır.
Nitekim Abdullah b. Amr-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Malı için zulmedilerek öldürülen kimseye cennet vardır.”
Müslüman Kardeş!
Müslümanlar arasında selâmı yayar, insanlara yedirir, yakın akrabalarını ziyâret eder ve insanlar uyurken namaz kılarsan, sana cennet vardır.
Nitekim Abdullah b. Selâm’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar!Selâmı aranızda yayın, yemek yedirin, yakın akrabaları ziyâret edin ve insanlar gece uyurlarken namaz kılın ki cennete selâmet içerisinde giresiniz.”
Şureyh b. Hânî babasından rivâyet ettiğine göre, babası şöyle der:
“Ey Allah’ın Elçisi! Beni cennete girdirecek bir ameli haber ver.” dedi.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- ona:“Güzel söz söyle ve (insanlara) çokça yemek yedir.” buyurdu.
Her kim, kibir ve borçtan uzak, savaşta elde edilen ganimete ihânet etmeden ölürse, cennete girer.
Nitekim Sevbân’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Her kim, kibirden uzak, savaşta elde edilen ganimete ihânet etmeden ve borçtan uzak ölürse, cennete girer.”
Kur’an ve sünnete bağlı müslümanlarla birlikte olursan, bu hareket seni cennetin ortasına girdirir.
Nitekim Hz.Ömer’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Cemaatine sımsıkı sarılın, sakın ayrılığa düşmeyin. Çünkü şeytan tek kalan kimseye yakın, iki kişiye uzaktır.. Cennetin ortasını isteyen cemaate sarılsın.”
Adaletli devlet başkanı, yufka yürekli merhametli kimse ve ihtiyaç sahibi olduğu halde insanlardan dilenme-yen iffetli kimse, cennet ehlindendir.
Nitekim İyâd b. Hımâr-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Cennet ehli üç sınıftır: Birincisi:Yetkisini insanlar üzerinde adaletli bir şekilde kullanarak fazîlet mertebesine ulaşan idâreci.İkincisi:Sadece yakın akrabalarına değil de müslümanların hepsine birden şefkat ve merhamet duyan yufka yürekli merhametli kimse.Üçüncüsü:İhtiyaç sahibi olduğu halde insanlardan dilenmeyen iffetli kimse.”
İnsanlar arasında adâletle hükmeden kadı (hâkim), cennet ehlindendir.
Nitekim Bureyde’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kadılar (hâkimler) üç sınıftır:İkisi cehennemdedir, birisi ise cennettedir.Hakikati öğrendikten sonra adâletle hükmeden kimse, cennettedir.İnsanlar arasında bilgisizce hükmeden kişi,cehennemdedir. Hakikati bildiği halde haksız
yere hükmeden kimse, cehennemdedir.”
Yetmiş bin kişi cennete hesapsız-kitapsız girecektir. Onlar hiç kimseden rukye yapmalarını istemezler, kuş ve benzeri şeyleri görmekten dolayı bazı şeyleri uğursuz saymazlar ve hiç kimseden yaralarını ateşle dağlayarak tedâvi etmelerini istemezler.
Nitekim İmrân b. Husayn’dan-Allah ondan râzı olsun-rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:
“Ümmetimden yetmiş bin kişi hesapsız-kitapsız cennete girecektir.” Sahâbe: “Onlar kimlerdir ey Allalh’ın elçisi?“ dediler.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Onlar, başka-larından kendilerine rukye yapmalarını istemeyen, kuşları görmekten dolayı bazı şeyleri uğursuz saymayan, yarayı ateşle dağlayarak tedâvi etmelerini istemeyen ve sadece Rablerine tevekkül edenlerdir.”
Rukye yapılmasını ve yarayı ateşle dağlayarak tedâvi edilmesini istemek, dînin câiz gördüğü şeylerdendir. Ancak Allah’a tevekkül etmek daha hayırlıdır.
Müslüman Kardeş!
Müslümanı cennet ehlinden kılan şu özelliklere kulak vermelisin.
Nitekim Ubâde b. Sâmit’ten-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmaktadır:
“Siz bana altı şeyi garanti edin ki ben de size cenneti garanti edeyim:
1- Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin.
2- Söz verdiğiniz zaman sözünüzde durun.
3- Size bir şey emânet edildiği zaman, emâneti yerine getirerek sahibine verin.
4- Irzlarınızı koruyun.
5- Gözlerinizi harama bakmaktan koruyun.
6- Ellerinizle insanlara eziyet etmekten sakının.”
Yine Ebu Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:
“Sizden kim bugün oruçlu olarak sabahladı?” diye sordu. Hz.Ebubekir-Allah ondan râzı olsun-:“Ben, Ey Allah’ın Elçisi” diye cevap verdi.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-: “Sizden kim bugün bir cenâzeyi teşyi etti?” diye sordu. Hz.Ebubekir-Allah ondan râzı olsun-: “Ben, Ey Allah’ın Elçisi” diye cevap verdi.Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Sizden kim bugün bir fakire yemek yedirdi?” diye sordu. Hz.Ebubekir -Allah ondan râzı olsun-:“Ben, ey Allah’ın Elçisi” diye cevap verdi. Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:“Sizden kim bugün bir hastayı ziyâret etti?” diye sordu.Hz.Ebubekir-Allah ondan râzı olsun-: “Ben, Ey Allah’ın Elçisi.” diye cevap verdi.Bunun üzerine Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:“ Bu hasletler bir mü’minde toplanırsa, cennete girer.”
Müslüman Kardeş!
Son olarak sana Allah’a tevbe etmeni hatırlatırız.Zirâ günahlarına tevbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir.Allah’a samimî bir şekilde tevbe eden kimse, cennete girer.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
{يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ} [سورة التحريم من الآية :8]
“ Ey îmân edenler! ( Bir daha günah işlememek kaydıyla günahlarınızdan) samimî bir şekilde Allah’a tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz, yapmış olduğunuz günahlarınızı siler de sizleri altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar.”
SONUÇ
Mü’min Kardeş!
Sen, kaburga kemiklerinin arasında Allah Teâlâ’nın rızâsına ve cennetine özlem duyan îmânlı bir kalbe ve rûha sahipsin.Sevinç ve mutluluğun, Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber nimetler yurdu olan cennetlerde olmalıdır.
Cennet,hazırlanmış ve zamanı yaklaşmıştır.Çok bağışlayıcı ve merhametli olan Allah Teâlâ seni cennetine çağırmaktadır.
Sevgili peygamberin Muhammed Mustafa-sallallahu aleyhi ve sellem- cennetin kapısında bekliyor ve sana şöyle seslenmektedir: “Haydi gel, cennet ehlinden ol.”
Cennet, hayattayken,ölürken,kabirdeyken,yeniden dirilip hesaba çekilirken Allah Teâlâ’nın sana bir müjdesidir. Allah Teâlâ seni, cennetin meyvelerinden yemeye acele etmeni, bahçelerini elde etmek için yarışmanı ve oradaki diğer nimetleri elde etmeni emretmektedir.Allah Teâlâ va’dinden asla dönmez.
Allah Teâlâ, cennette ebedî saadet ve refah içerisinde yaşayabilmen için cenneti en güzel vasıflarla vasfetmiş, aklına gelmeyen güzelliklerle cenneti süslemiştir.
Haydi, seni seven ve seninle hoşnut olan Allah Teâlâ’nın cennetine girebilmek için O’nun dâvetine icâbet et.
Mü’min Kardeş!
Bütün bunlar, Allah ve Rasûlünün sana emrettiği çok kolay işleri yerine getirdiğin takdirde gerçekleşir.Bundan daha büyüğü Allah’ın rahmet ve mağfireti geniştir.
O halde, Allah’ın şu emrine icâbet etmelisin:
{وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ} [سورة آل عمران الآية :133]
“(Allah ve Rasûlüne itaat ederek) Rabbinizden büyük mağfireti ve (muttakîler için hazırlanan), genişliği yerle gök arası kadar olan cenneti elde etmek için acele edin.”
Mü’min Kardeş!
Muttakiler,Allah Teâlâ’nın dostlarıdır.Dünya ve âhiret hayatında Allah’ın verdiği müjdeye lâyık olanlar onlardır. Amellerini kabul olunan ve cennette Rablerine makam bakımından en yakın olanlar onlardır.
Muttakiler, bunların hepsini idrâk edenlerdir.Çünkü onlar; Rablerini birler ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmazlar. Sözün sahibi kim olursa olsun, Allah ve Rasûlünün sözünden başka hiçbir sözü üstün tutmazlar.Amellerini Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerîm ve Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in sahîh sünnetten öğrenerek alırlar.Kur’an ve sahîh sünnet-ten başka, ne falancanın, ne filancanın, ne bir şeyhin, ne bir velinin, ne de başkasının bir alıp kabul ederler.
Doğrusu muttakîlerin hali, Kur’an ve sahih sünnetin emrettiği ölçüden başka bir şey değildir.
Muttakîler, Allah Teâlâ’nın ikram ve ihsanına en lâyık olanlardır.Zirâ onlar; amellerini yalnızca Allah için yaparlar. İnsanlardan övgü veya teşekkür beklemezler. Bilakis onların tek arzusu, Alllah rızâsı ve âhiret yurdudur.
Muttakiler, cennete en lâyık olanlardır.Zirâ onlar; içlerinde şirkten uzak, selîm bir kalp, midelerinde de haram ve pis olmayan helâl lokma taşımaktadırlar.Onlar, dilleriyle amellerini kabul etmesi için devamlı olarak Rablerine yalvarırlar.
Muttakiler, Rablerinin cennet ve rızâsını, lütûf ve ihsanını, fazîlet ve va’dini kazananların tâ kendileridir.
Muttakiler, Rablerinin cennetlerine gruplar halinde sevk edilecek olanlar, onların tâ kendileridir.Melekler, onları selâmlayarak karşılayacak ve onları tebrik edeceklerdir. Rableri de onların yüzlerine bir parlaklık ve sevinç verecektir.
Mü’min Kardeş!
İşte bu anlatılanlar,yukarıda anlattığımız cennetin tâ kendisidir.Yine bu anlatılanlar, cennet ehlinin amellerin tâ kendisidir.O halde sen de çalışmalı ve Rabbinin müjdesiyle sevinmelisin. Ümitsizliğe kapılma.Zirâ Allah’ın rahmeti iyilere yakındır.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerine olsun.
Tirmizî, Ebu Dâvûd ve İbn-i Mâce. Albânî, hadis sahih demiştir.Elbânî: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(2/165) ve “Sahîhul-Câmi’is-Sağîr”. (2/1349).
Nesâî.İbni Hıbbân, İbn-i Abdilahâdî, İbn-i Hacer ve Albânî hadis sahihtir, demişlerdir. Elbânî’nin ”Sahîhul-Câmiis-Sağîr”.(2/1103) bakınız.
Taberânî. Albânî, hadis hasen demiştir.
Buhârî, Tirmizî. Albânî, hadis hasen sahih demiştir.
Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de hadis hasen olduğunu belirtmiştir.
Mâlik, Ahmed, Ebu Dâvûd, Nesâî ve İbni Mâce.İbn-i Abdilber ve Elbânî hadîs, sahih demiştir.Bakınız: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(1/271) ve “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”.(1/617).
Hadîsi,Tirmizî,İbn-i Mâce ve İmam Ahmed. rivâyet etmiş,Elbânî de hadîsin sahîh oldu-ğunu belirtmiştir.“Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(3/34) ve “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”. (2/1298).
Hadîsi Taberânî rivâyet etmiş, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(1/336)
Hadisi, İmam Ahmed rivâyet etmiş, Münzirî ‘hadîsin isnadı zararsızdır’ demiş, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
Hadisi Ebû Dâvûd rivâyet etmiş, Nevevî hadisin sahîh, Elbânî ise hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.
Hadisi Taberânî ve Münzirî rivâyet etmişler, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirt-miştir.Bakınız: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(3/46) ve “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”. (2/1230).
Hadisi, İbn-i Mâce, Tirmizî ve “İbn-i Hıbbân rivâyet etmişler, Tirmizî hadisin hasen, Elbânî de ‘hadisin sahîh liğayrihi demiştir.Bakınız: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(2/689) ve “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”. (2/1091).Burada hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.
Hadisi İmam Ahmed ve Nesâî rivâyet etmişler, Elbânî hadisin hasen, Ahmed Şâkir de hadisin isnâdının sahih olduğunu belirtmiştir.Bakınız:“Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”. (2/326) ve “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”. (1/107).
Hadisi, İmam Ahmed, Nesâî, İbn-i Mâce ve Ebû Dâvûd rivâyet etmiş, Münzirî ve Nevevî hadisin isnadının sahîh, Elbânî ise hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.“Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(1/497)
Hadîsi, Tirmizî, İbn-i Mâce ve İmam Ahmed. Ve Hâkim rivâyet etmişler, Tirmizî ve Elbânî hadîsin sahîh olduğunu belirtmişlerdir.Bakınız: “Sahîhul-Câmiis-Sağîr”. (2/748).
Hadisi, Buhârî “Edebul-Mufred”de ve Hâkim rivâyet etmiş, ve hadisin sahîh olduğunu belirtmiş, Zehebî de ona mutâbık kalmış, Elbânî de hadisin sahîh olduğunu belirtmiştir.
Hadisi, Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâce rivâyet etmiş, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bakınız: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(3/100)