Tesbih ne güzel hatırlatıcıdır.
Bu söz uydurmadır.
es-Suyuti bu hadisi el-Munha fis’sibha da zikretmiştir. eş-Şevkani de ondan nakleder. Her ikisi de rivayet hakkında bir şey söylemeyip susarlar.
Ancak ravilerin bir kısmı bilinmemekte ve bazıları da yalanla itham edilmişlerdir.
Ayrıca hadis, mana olarak batıl manalar içermektedir, şöyle ki;
İlki: Boncuklarla olan tesbih bid’attir. Çünkü Peygamber (s.a.v.)’in zamanında olmayıp, O’ndan sonra icad edilmiştir. Lügat alimleri tesbih’in yeni bir kelime olduğunu ve Arapların bu kelimeyi tanımadığını söylerler. Bu itibarla nasıl olurda Allah Resulü (s.a.v.) ashabına bilmedikleri bir şeyi tavsiye eder.
İbn Vaddah el-Kurtubi , Salet b. Berham’dan rivayet ettiği bir eserde; (İbn Mesud boncuklarla tesbih çeken bir kadına uğrar, onları kopartıp atar. Sonra da taşlarla tesbih çeken bir adama gelir ve ayağı ile vurur. Ardından da şöyle der: Çok ileriye gittiniz! Karanlık bid’atlara daldınız! Muhammed (s.a.v.)’in ashabını ilimde geçtiniz.)
Bu eserin senedi Salet’e kadar sahihtir, kendisi güvenilir bir ravi olup tabii’nin etbasındandır. Ancak sened munkatidir. (Kesiktir)
İKİNCİSİ: Boncuklarla tesbih çekmek Allah Resulü (s.a.v.)’in yoluna muhaliftir. Bu konuda Abdullah b. Amr şöyle der:
(Allah Resulü (s.a.v.)’i sağ eliyle tebih çekerken gördüm)
Ayrıca Allah Resulü (s.a.v.)’in bazı hanımlarına verdiği emre de uymamaktadır.
Şöyle der:
(Sizlere sübhanallah, Allahu Ekber deyip Allah’ı eksiklikten tenzih etmeyi emrederim. Gaflet edip de Lâ İlâhe İllallah’ı unutmayın, parmaklarınızla tesbih çekin onlar sorulur ve konuşturulurlar.)
Bu hadis hasendir.
Hadisi Ebu Davud ve diğerleri rivayet etmişlerdir. el-Hâkim ve ez-Zehebi hadisin sahih olduğunu söylerler. en-Nevevi ve el-Askalani ise hasen hükmünü vermişlerdir. Birde bu hadise şahid olan Aişe (r.a.)’ya mevkuf olan rivayeti de Ebu Davud tahriç etmiştir.
Boncuk ve benzerleriyle tesbih çekmenin meşruluğuna dair yukarda es-Suyuti’nin ismi geçen risalesinde naklettiği iki hadise gelince:
İlki: Sad b. Vakkas’tan; Kendisi Allah Resulü (s.a.v.) ile bir kadının yanına giderler, kadının önünde tesbih çektiği çekirdek veya taşlar vardır. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle der:
(Sana bundan daha kolay veya daha faziletli olanı bildireyim mi? diyerek şöyle buyurur; “Subhânallâhi Adede Ma Halaka Fi’s-Semâi…”)
ez-Zehebi ve İbn Hacer râvilerden olan Huzeyme’nin bilinmediğini söylerler. Said b. Hilal ise şuuru bozulduğundan hadisleri karıştırmıştır. Bazı güvenilir raviler de Huzeymeyi zikretmişlerdir. Dolayısıyla hadis hakkında hasen hükmünü veren et-Tirmizi ile, sahih hükmünü veren el-Hakim hata etmişlerdir.
Yukarıda zikri geçen illetleri bilmeden ve görmemezlikten gelen çağdaş bazı heva ehli, bu tür hakikatleri bilmiyormuş gibi hareket eden şeyhleri yani Abdullah el-Gumâri’yi taklit ederler. Bu kişi bu hadisi Kenz’in de nakleder, böylelikle müridlerine boncuklarla tesbih çekmeyi sonra da boyunlarına takmayı caiz kılar!
İkincisi: Safiyye şöyle der:
(Allah Resulü (s.a.v.) önümde tesbih çektiğim dört bin tane çekirdek olduğu halde yanıma geldi. Dedi ki: “ Ey Huyeyye’nin kızı bu nedir?!” Dedim ki: “onlarla tesbih çekerim”. dedi ki: “ Başında durduğumdan beri bundan daha fazla tesbih ettim.” Dedim ki:” Ey Allah’ın Resulü bana da öğretsene!” Dedi ki: “Şöyle de: Subhânallâhi Adede Ma Halakallâhu min Şey’in…”
et-Tirmizi hadise zayıf hükmünü şu sözüyle verir: Bu hadis gariptir… hadisin isnadı bilinmemektedir.
Râvilerinden olan Haşim b. Said hakkında Hafız ibn Hacer zayıf olduğunu söyler.
Ayrıca yukarda geçen iki hadisin zayıf olduğuna bir başka delilde bu hadisenin ibn Abbas’tan sabit olmasıdır ki, rivayette tesbih için kullanılan taşlardan bahsedilmemektedir. hadisin lafzı şöyledir:
( Cuveyriyye’den Peygamber (s.a.v.) Cuveyriyye kendi mescidinde olduğu halde sabah namazının akabinde onun yanından çıkar. Duha namazını kıldıktan sonra döner ve Cuveyriyye’yi oturur halde bulur ve şöyle der: “Hâlâ seni bıraktığım hal üzere misin?” Cuveyriyye “evet” der. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Ben senden sonra üç defa dört tane kelime söyledim. Eğer bugün senin söylediğinle tartılacak olursa ağırlıkta aynı gelirdi: “Subhânallâhi ve bihamdihi, adede halkihi ve rida nefsihi ve zinete arşihi ve midâde kelimâtiihi.”
Bu sahih hadis iki şeye dalalet eder:
İlki: Bu Hâdisedeki kişi Cuveyriyye’dir, yukardaki ikinci hadiste geçen Safiyye değildir.
İkincisi: Hadisede geçen taşlar ile tesbih münkerdir. Bunu yukarda geçen ibn Mesud’un karşı çıkması da desteklemektedir. İbn Mesud’un medresesinden mezun olan İbrahim b. Yezid en-Nehai el-Kufi kızının tesbih iplerini sarması için yardım etmesini yasaklardı.
Diğer taraftan biri gelip de parmaklar ile olan tesbihin adet çoğaldıkça sayısının muhafazasının imkansız olduğunu söylerse ona şöyle deriz: Bu karmaşalığa sebep diğer bir bid’attir. Yani dinimizde gelmediği şekilde Allah’ın çokça belirli bir sayıda zikredilmesidir. İşte bu bid’at boncuklarla tesbih bid’atine götürür. Sahih sünnette sabit olan en çok zikir adedi yüz’dür. Bunu da adet edinen kişi kolaylıkla yanlışsız bir şekilde yapabilir. Parmaklarla tesbihin daha faziletli olduğuna ittifak etmelerine rağmen, boncuklarla yapılan tesbih parmaklarla sünnet olan tesbihi fiilen bitirmiştir. Birde insanlar bu bid’at ile yeni icatlar getirmişlerdir.
Nasiruddin el-Albani /Zayıf ve Uydurma Hadisler ve Bunların Ümmetteki Kötü Etkisi
|